Kötülüklere alışmak bir yorgunluk halidir!
13 Temmuz, 2025Bir insan ruhu düşün ki, ilk başta ürker, titrer ve her gördüğü kötülükle, kalbinden bir parça düşer. Sonra zaman geçer, tekrar eder aynı sahneler, kötülüklere alışmak, insana ağır bir yorgunluk verir.
Gözler kapanır yavaşça, kulaklar duymaz olur, haksızlıklar sıradanlaşır, vicdanın sesi susar. İçten içe empati zamanla kimliksizleşir. Duyarsızlıklar başlar! Her şey normalleşir, en şiddetli acılar bile.
Önce büyük tepkiler, isyanlar yükselir dilden… Sonra homurtular başlar, sessiz bir kabullenişle... Çaresizlik çöker ruhumuza, umutlarımız kaybolur, kötülüğün bataklığına, isteksizce alışılır.
Bir savunma mekanizması, belki de bu haldir… Ruhun kendini koruma çabası, belki de incinmekten uzak kalmaktır. Fakat unutur insanlık, yitirdiği değerlerini! Kötülükle birlikte yaşamayı öğrenirken, ruhunu da tüketmektir bu aslında...
Oysa her alışkanlık gibi, bunu da kırılabiliriz. Uyanabiliriz donuklaşan bakışlarımızdan. Vicdanımızın fısıltısı, yükselebilir ve duyulabilir herkes için... Kötülük normalleşse de, ona karşı durabiliriz!
Bu şiirsel anlatımımda insanların kötülüklere duyarsızlaşma, kabullenme ve çaresizlik hissiyle alışma süreçlerini ifade etmeye çalışıyorum. Yaşadıklarımız hepimiz için hem ruhsal bir yorgunluğa yol açıyor, hem de insani değerlerimizin aşınmasına neden oluyor.
Sizce bu tür bir "alışma" haliyle başa çıkmak için bireysel ve toplumsal olarak neler yapabiliriz?
Kendinize hiç sordunuz mu?
Türkiye’de kötülükler de alıştıra alıştıra yapılıyor… Tıpkı ılık suya koyduğunuz ve suyu yavaşça ısıttığınız, suyun içinde uslu uslu oturan kurbağa deneyi sonucu gibi. Su yavaşça ısındıkça, kurbağa rahat bir uyuşukluk haline geçecektir.
Bu davranış hali bilimsel bir gerçektir. Maalesef insan her şeye alışır ve bu alışmanın bir süresi vardır biliyor musunuz? İngiltere'de yapılan bilimsel bir araştırmada insan davranışı açısından alışmanın süresi sadece 21 gündür. Alışma tabir ettiğimiz insanların davranış değişikliğinin normal hale gelmesi en fazla 21 gün sürüyor. Bilimsel bir sonuç olarak insan 21 gün sonra alışık olmadığı davranışa da alışıyor. Hatta 200 gün sonra artık yeni davranış biçimine o kadar alışıyor ki, o kadar içselleşiyor ki 200 gün önceki davranış biçimi kendisine tuhaf geliyor. İnsan böyle bir şey! Yaşamımızdan çalınan her anları alıştıra alıştıra enjekte ediyorlar!
Ağıt yakmak duygusundan önce bir zamanlar, umutla parlayan gözlerimiz vardı. Yarınlara dair düşlerimiz, kurulacak güzel sözlerimiz vardı. Şimdi bir sis perdesi, çökmüş üstüne her şeyin ve alıştıra alıştıra yok ediliyoruz, sessizce, derinden…
Önce küçük ihlaller, görmezden gelinen hatalar, sonra normalleşen haksızlıklar, çalınan yarınlarımız. Adalet sarsıldı temelden, vicdanlar köreldi. Fark etmez olduk, nasıl da yavaş yavaş bitirildiğimizi.
Eğitimin ışığı loş, düşünce kısıtlı bir kafes, genç beyinler suskun, duyulmaz oldu gür sesler! Liyakat yerine sadakat, yükseldi her makamdan. Bir ülkenin geleceği, adeta bir muammaya dönüştü. Ekonominin çarkları, yoksulluğu öğüttü! Cebinde parası çalına halkın, umutları birer birer düşmeye başladı. Geçim derdi sardı her yanı, nefes almak zorlaştı. Farkında bile değiliz, nasıl da yavaş yavaş tükeniyoruz.
Doğanın can çekişinin, duymayız feryadını… Beton yığınları yükselirken, kurur suların pınarı. Gelecek nesillere ne miras kalır, kim bilir? Alıştıra alıştıra, kendi sonumuzu hazırlarız.
En kötüsü de bu belki, kanıksamak her şeyi, direniş ruhumuz azalır, umut yiter içimizden. Kaybolur insanlık, silinir tüm çizgiler… Sessizce eririz, fark etmez oluruz sonumuzu.
Ama yine de bir fısıltı, derinlerden yükselir, "Dur!" der, "Bu gidişata bir son verilmeli!" Henüz bitmedi her şey, tohumlar var içimizde, Belki de bir uyanış başlar, yeniden diriliriz.
Toplumun duyarsızlaşması, adalet, eğitim, ekonomi, çevre ve gelecek kaygıları üzerinden yaşadığı erozyonun hepimiz farkındayız! Özellikle bu sürecin yavaş ve sinsi ilerleyişine "yok oluş" hissiyatına karşı durmak için etkili yol gerekmiyor mu?
Siyasetin eli gezer, sürekli adaletin üstünde. Terazi bazen şaşar, denge bozulur yerinde… Hukukun üstünlüğü, bir fısıltı olur bazen!
Adaletin gözündeki perde nasıl kalkar?
“Ülkenin ruhunda, bir sızı gibi derinleşen acılara rağmen yine de bir umut, bu topraklarda var olacaktır, Adaletin ışığı!”
Hukukun üstünlüğü, yeniden tecelli bulursa, Türkiye'm, sen varsın, bu sıkıntılar aşılır.
Aşmak için kolektif bir uyanışa ihtiyacımız var!
Sağlık ve sevgiyle kalın.
Aydan Tuncayengin
www.aydantuncayengin.com
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Aleyna Kalaycıoğlu klip çekiminde fenalaştı
Yeni klip çekiminde fenalaşan Aleyna Kalaycıoğlu, astım krizi nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Ünlü isim, sağlık durumunun iyi olduğunu açıkladı. Survivor yarışmasıyla tanınan, ardından so...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
119 ülkede görüldü, yayılıyor: Milyonlarca kişi tehlikede!
Hiçbir sınır tanımadan hızla yayılan tehlike, uzmanları bile alarma geçirdi. Görüldüğü ülke sayısı 100’ü aştı, vaka sayıları tırmanıyor. DSÖ ilk kez kapsamlı bir tedavi kılavuzu yayımladı. Her yıl milyonlarca insan sivrisineklerin taşıdığı virüslerle enfekte oluyor. Sağlık uzmanları tehlikenin kapda olduğunu söylerken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise bu tehdide karşı tarihinde ilk kez harekete geçti.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.