CORONA DERSLERİ-2-DOĞANIN CANLANIŞI
03 Haziran, 2020Geçen haftaki yazımda 2020 yılında hayatımıza ışık hızıyla giren, kimsenin hazır olmadığı Corona'dan, bu süreçte hayatımızda meydana gelen köklü değişikliklerden ve çıkardığımız derslerden bahsetmeye çalışmıştım. İlk olarak, aynı evi ya da hayatı paylaşan insanlara değinerek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini Dr.Oytun Erbaş'ın öğretilerine de gönderme yaparak nacizane fikirlerimi sizlerle paylaşmıştım.
Corona'nın, gerek küresel gerekse ülkemiz açısından psikolojik, sosyolojik ve ekonomik pek çok etkisini derinden hissettik, hissetmeye de devam ediyoruz.
Henüz 3 ay öncesinde devasa büyüklükteki ve birçoğu kapalı mekandan oluşan AVM'ler, üzerinde isminizin yazılı olduğu ve satıcının logosunu taşıyan karton kutuda kahve satan dükkanlar, hafta sonu evde kahvaltı yapmayı unutturan mekanlar, kafeler, barlar, sıkış tepiş toplu taşıma araçları, karşılaştığımız insanlarla sarılıp sarmaşıp selamlaşmalar, sebepli sebepsiz sokaklarda özgürce dolaşmalar, hayatımızın olmazsa olmazları gibiydi. Ama gelin görün ki Dünya'da yaşanan salgın sebebiyle alınan tedbirler, tüm alışkanlıklarımızı bir çırpıda hayatımızdan çıkarıverdi. Ne olduğunu anlayamadan her gün kolayca yaptığımız onlarca şey adeta imkansız hale geldi.
Birçoğumuzun gidecek işi olmadı, bir kısmımız yedi gün yirmi dört saat ev hapsine alındı, arkadaşlarla buluşma mekanları kapandı, karşılıklı iki fincan kahveyi dışarda içemez hale geldik. Yürümekten zevk aldığımız sahillerde yürüyemez, spor merkezlerine gidemez, piknik alanlarında bile piknik yapamaz olduk.
İnsanoğluna bahşedilen en büyük özellik olan, her duruma ve koşula "alışmak", burada da can simidi oldu ve her şeye yavaş yavaş alıştık! Gördük ki, kahvemizi evimizde ya da az sayıda açık işyerimizde içebiliyorduk, evde kahvaltı yapmak da çok keyifli oluyordu hem de 4 kişilik bir ailenin neredeyse 1 aylık sebze meyve alışverişi kadar tutan birkaç saatlik kahvaltı mekanına verilen para da cepte kalıyordu. Yine gördük ki AVM AVM gezmek dışında da hayatımızı sürdürebiliyormuşuz. Ve tabii özgür olmanın tadını, elimizdeki imkanların ne kadar değerli olduğunu da anlamamızı sağladı bu süreç. Sokakta öylesine yürüyebilmenin bile keyif ve lüks olduğunu hiç hissetmediğimiz kadar derinden hissettik.
Dünyanın tek sahibi olduğuna inanan ve üzerinde dilediği gibi tasarruf etme hakkını kendinde gören insan, gözle göremediği bir canlı tarafından evine hapsedildi, hayatı tamamen değişti. İnsanlık zorunlu kısıtlamalarla biraz daha dingin ve sakin bir hayat sürmeye başlayınca, gördük ki yüzyıllardır adeta yok etmeye çalıştığımız doğa, yeniden canlanmaya başladı.
İnsanın ortalıktan çekilmesiyle birlikte geçen bu kısacık süreçte , ozon tabakasının kendini onarmaya başladığını gördük, Tayland’da nesli tükenme riskiyle karşı karşıya bulunan ‘deri sırtlı deniz kaplumbağaları’ 20 yıl aradan sonra yumurta bıraktı, İstanbul boğazında bile yunus popülasyonu ciddi şekilde arttı, her yıl 40 milyon turistin ziyaret ettiği Venedik'te deniz temizlenmeye başladı, kuğular ve yunuslar Venedik'e ziyaretçi oldu.
Corona insanoğlunun doğaya verdiği tahribatı apaçık görmemize vesile oldu. Umarım, başta devletlerin yöneticileri ve tabii ki tüm insanlık, bu acı gerçeği en derinden hisseder de doğayla yaptığımız savaştan vazgeçeriz. Ünlü astrofizikçi Hubert Reeves'in sözü bu gerçeği adeta tokat gibi yüzümüze çarpıyor "Doğa ile savaş halindeyiz, eğer KAZANIRSAK KAYBEDECEĞİZ."
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Icardi'ye şiddet suçlaması
Wanda Nara, Mauro Icardi’nin kendisine şiddet uyguladığını iddia etti. Nara, futbolcu hakkında şikâyette bulunarak uzaklaştırma talep etti. Icardi’nin bugün hakim karşısına çıkacağı öğren...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Diyabet vakaları 800 milyonu aştı
Dünyada diyabetin yaygınlığını ve tedavisini inceleyen çalışma, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile iş birliği içinde NCD-RisC tarafından yürütüldü. Araştırmaya göre, diyabet vakalarının yarısından fazlası Hindistan, Çin, ABD ve Pakistan'da görüldü.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.