- Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milli Davamız Kıbrıs'ı Hiçbir Zaman Yalnız Bırakmayacağız
- Ahmet Özer'den, Ekrem İmamoğlu'nun anne ve babasına ziyaret: 'Onlara bu yolu birlikte yürüyeceğimizi söyledim'
- İzmir Büyükşehir'den yeni otogar açıklaması
- Yağmur Ünal: Annemin sağlığı gayet yerinde
- Büyükşehir’in “Ben Buradayım” Projesi, Hasta Yakınları için Güvence Oldu
Bir Alacakaranlık Hikayesi
04 Ocak, 2017Hurafelerin bol olduğu, inanılmaz hikayelerin sıkça anlatıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Böyle oluşumuzda 1001 gece masalları ve Dede Korkut hikayeleri gibi edebi eserlerin mi etkisi var yoksa hayal gücü çok geniş bir millet oluşumuz mu etkili? Bilemiyorum. Ancak şu gerçek ki hemen hepimizin geçmişinde hurafelere dayanan öyküler, hikayeler az ya da çok yer tutmuştur. At üstündeki kesik başlı gelinden, insan kılığındaki ayakları ters şeytana kadar pek çok anlatı gibi hafızamızın bir yerlerinde durmaktadır.
Ama bazı anlatılanların gerçek olduğunu söylesem kaçınız buna şaşırırsınız? İşte bu gerçek olaylardan biri olan ve esaslı korku filmlerini aratmayacak yaşanmış bir olayı sizlerle paylaşmak istedim.
Düşünün gece yolda bir otomobile bindiniz ve otomobilin direksiyonunda kimse yok, ne yapardınız?
Olay karlı bir Şubat günü İç Anadolu bölgesinde bir ilçede yaşanıyor. İlçe sakinlerinden olmayan ve politikayla haşır neşir kahramanımız otelde lokanta olmadığı ve karnı acıktığı için güzel bir yemek yiyeceği lokanta aramaya çıkar. İlçenin birkaç yüz metre çıkışında, ilçeyi ile bağlayan karayolu üzerinde bir benzin istasyonunda güzel bir lokanta olduğunu öğrenir. Hem mesafenin yakın olmasına güvenir hem de biraz hava almak için lokantaya yürüyerek gider. Sıcacık lokantada kenarda bir masaya oturur. Lokanta içindeki kalabalık bir topluluk da keyifli bir sohbet içinde demlenmektedir. Fonda sanat müziği nağmeleri eşliğinde, herkesçe tanındığı il merkezinden uzakta kimseye görünmeden rahat rahat rakı içmenin keyfini çıkarmaya karar verir.
Keyifle rakısını içip karnını doyurduğunda vakit bir hayli geç olmuştur. Yürüyüş mesafesindeki ilçeye ve oteline gitmek için yola çıkar. Ancak dışarısı hem zifiri karanlıktır hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası başlamıştır. Yürümektense oradan geçen bir arabaya binip uzaklaşmaya karar verir. Birkaç atım ötesi bile görülememektedir. Gelip geçen bir araba da yoktur. Nihayet karanlık içinde hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın farlarını fark eder. Arabanın tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner.
Kapıyı kapatır ve araba yeniden hareket eder. İçerdekilere merhaba deyip teşekkür etmek ister, ama o da ne? Arabada kimse olmadığı gibi direksiyonda da kimse yoktur. Birden paniğe kapılır ve korkuyla hemen arabadan atlayıp koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizlerin bağı çözüldüğünden hareket edemez hale gelmiştir, doğal olarak arabadan inecek mecali bulamaz.
Bu arada araba keskin bir viraja doğru yaklaşır. Adam dua etmeye baslar. Başta böyle gizli gizli rakı içip sahtekarlık etmeyeceğine dair söz vererek tüm günahları için tövbe eder ve arabayı durdurması için Allah’a yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Araba biraz kıvrılıp şarampole doğru yöneldiğinde Allah'a yalvarışı artar ve her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp direksiyonu çevirir.
Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatınca “Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açarak kendisini arabadan atar. Bir kaç takladan sonra şarampolde yuvarlanır ve kendine gelir. Sürekli dua ederek ilçeye girer korkusundan otel yerine kalabalık bir yere gitmeye karar verir ve ilk gördüğü kahvehaneye girer. Kahvedekiler bizimkinin üstü başı ıslak ve şok halini görüp sobanın başına alıp eline bir çay verirler.
Bir süre sonra kendisine gelir ve sesi titreyerek, başına gelen olağanüstü ve korkunç olayı anlatır. Dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve düzgün görünümü görünce herkeste derin bir sessizlik oluşur.
Kahvehanedekiler anlatılanları henüz içlerine sindirememişken aynı kahvehaneye iki kişi girer, masaya oturur ve iki bardak çay söylerler. Gelenlerden birisi, diğerine seslenir :”Ahmet baksana, su sobanın başında oturan geri zekalı, bizim araba yolda kalınca biz arabayı iterken, arabaya binip inen öküz değil mi?
Gördüğünüz gibi hurafe deyip gülüp geçmeyin gün gelir sizin başınıza böyle doğa üstü bir olay gelir, sonra da bir sobanın başında kendinizi tir tir titrer bulursunuz.
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Yağmur Ünal: Annemin sağlığı gayet yerinde
Yağmur Ünal, annesi usta oyuncu Türkan Şoray'ın sağlık durumu hakkında açıklamada bulundu. Yağmur Ünal önceki gün sevgilisi Eren Kesimer ile Etiler'deki bir mekândan çıkarken görüntülendi...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Beyninizin ne kadar D vitaminine ihtiyacı var?
D vitamini kemikler kadar beyin için de hayati bir vitamindir. Vücutta yeterince bulunmazsa hafızanız bulanık, dikkatiniz dağınık, beyniniz sisli olur… Genellikle kış aylarında güneşli günlerin azalmasıyla birlikte, vücutta D vitamini düzeyleri de düşmeye başlar. Ancak uzmanlar, genel sağlığımız için D vitamini depomuzu dolu tutmamız gerektiğini vurguluyor…





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.