- Yumruklu saldırının ardından... Özgür Özel Ankara'da: 'Önümüzde durursanız bizden çekeceğiniz var!'
- Ayşe Ateş: mutlaka bulunmalı ve cezalandırılmalı
- Ekrem İmamoğlu'ndan Sırrı Süreyya Önder mesajı: 'Helalleşmek zor mu hayattayken?'
- İstanbul'da CHP standına saldırı: 15 yaşındaki çocuğu öldüresiye darbettiler
- CHP'den otopark yanıtı: 'İşin gerçeğini' Özgür Çelik açıkladı

Jonas Hassen Khemiri’nin eseri, Barış Gönenen rejisiyle Ara Sahne’de
Tunus asıllı İsveçli yazar Jonas Hassen Khemiri’nin “Kardeşlerimi Arıyorum” oyunu, Barış Gönenen rejisiyle ve Ara Sahne yapımıyla seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Stockholm’de, şehrin merkezinde patlayan bomba ve ardından yaşananlar, Batı’da “mülteci” ya da “göçmen” olmanın zorlukları, önyargılar, ırkçılıklar... Baştan sona mizahi bir dille ama en sert yerinden sahneye aktarılıyor.
Sahnede Uğur Uzunel, Buse Külekci, Can Sertaç Adalıer, Gülin Bakkaloğlu, Metehan Kaya yer alıyor. Oyunu sahneye koyan Ara Sahne, 25. Direklerarası Tiyatro Ödülleri’nde de “seyirci ödülü”ne değer görüldü.
“Kardeşlerimi Arıyorum”un “Amor”u, Ara Sahne’yi atıl bir mekândan tiyatro sahnesine taşıyanlardan Uğur Uzunel’le hem oyunu hem de Ara Sahne’yi konuştuk.
- Ötekileştirilme, ırkçılık, yabancı düşmanlığı... Dünyada yayılan en önemli sorunların işlendiği bir oyun. Oyuna hazırlanırken ki ruh halinizi sorsam...
Metni seçmekte temel unsur şuydu: Bu sahneye yakışacak, sığacak, oyuncuları kendi içimizden ya da yakın çevremizden seçebileceğimiz, bize benzeyen insanlar olabileceği metinler arıyordum. Yazmak ya da yazdırmak için de yeterli zamanımız yoktu. O sırada çok oyun okuduk. Kimi çok büyük dekor istiyordu mesela. Kimini mesele olarak sevmedik. Kardeşlerimi Arıyorum'u okuduğumda inanılmaz etkilendim. Öncelikle saydığım tüm kaygılarımızı gideren bir metindi, bu sahneye bu oyun çok iyi olur dedik. Zamanlama olarak da doğru bulduk. Taksim'e de yakışır bu oyun dedik. Buradaki oyuncuların tamamını biz oynayabiliriz dedik. Hatta bir oyuncu ekledik de. Onun dışında politik olarak da, bu metinle çok benzer yerlerden bakıyoruz dünyaya. Mesela göçmenlik ya da mülteci sorunlarını anlatan başka oyunlarda okudum. Hatta birinde oynadım da. Çoğuna karşı şöyle hissediyordum: Bu derdi yaşamayan biri anlattığı için mi bilmem; çok oryantalist bir yerden bakılıyor bu meseleye. Bir çok metin insanların haline ağlıyor, üzülüyor. Üstten, rahatsız edici bir bakış seziyordum. Ama Kardeşlerimi Arıyorum’da oyun yazarımız, belki de oyunun başrol karakterinin kendisi olduğu için, çok objektif bakmış konuya. Hatta kendini de ırkçı gibi yazdığı yerler var. Kendi komik hallerini yazmış, bu korkunç ayrımcılığa gülmeyi başarmış. Meseleyi böyle çok yönlü görebilmesi, içindeki mizah duygusunun da güçlü olması bizi çok heyecanlandırdı.
- Mizahın bol olduğu bir oyun ama aslında çok sert bir oyun. Ülkemizde ve dünyada çok fazla karşılaştığımız meselelere değiniyor sizin de bahsettiğiniz gibi. Bu noktada, oyunu sahneye aktarırken, bir filtreleme gibi düşünceniz oldu mu yoksa çok açık, çok yekten oynayalım mı dediniz?
Evet, çok açık, yekten oynayalım dedik. Filtreleme değil, aksine daha iyi anlaşılsın diye açmayı tercih ettik. Oyun İsveç'te geçiyor. Örneğin orijinal metinde bizim Karolina'mızın adı farklıydı. Biz Rojin dedik. Buraya çektik iyice. Şiveli konuşturalım ve mesele iyice anlaşılsın diye açmayı tercih ettik.
Peşinde işte gizli servisten bir kişi vardı normalde Amor'un. Şehrin her tarafında onu dürbünle uzaktan takip eden bir ajan vardı. Biz iki polis yaptık. Onları da böyle aşırı abartarak, stereotipleştirerek, yaptıkları şeyin ne kadar saçma olduğunu anlatmak istedik. Böyle yorumlamayı tercih ettik yani. Hiçbir yeri sansürlemeyi tercih etmedik. Öyle oyun olmaz. Şunu farkettik ki, metni ne kadar doğru anlatmaya çabalarsak o kadar komikleşti.
- Ara Sahne'nin tiyatroseverlerle buluşturduğu "Baba" oyununun da yönetmenisiniz. Oyunculuk ve yönetmenlik, iki farklı pencere. Birbirini besliyordur kuşkusuz ama bu süreçte size nasıl bir katkısı oldu?
Birbirini çok besleyen iki alan bence de. Ben kendimi yönetmen olarak tanıtan biri değilim. Ben oyuncuyum. Ama yönetmenlik konusunda bir yapabilitem olduğunu hep düşündüm, hep hissettim. Çeşitli reji denemelerim oldu. Baba’ya ilk yönetmenliğim diyorum ama teknik olarak pek doğru değil. Bişeyler yapmıştım.
Baba'daki süreç şöyle oldu. Artık sahnemiz var ve sürekli iş üretmemiz lazım. O yüzden biraz iş başa düşüyor. O nedenle bu proje için devraldığım bir şey oldu oyun yönetmek. Farktan kabaca şöyle bahsedebilirim. Bir kere bana göre oynamak çok daha kolay. Çünkü orada tek ben sahnedeyim ve bir şekilde kurtarırım gibi bir düşüncem var. Ama yönetirken öyle olmuyor. Sahnede ben yokum, başka birileri var ve insan hep şöyle şeyler düşünüyor: Sen ne dersen tam tersini yapacaklar sanki. Bütün çalışmayı bozacaklar. Reji darmadağın olacak her an gibi enteresan bir korku. Sürekli hata olacakmış gibi bir his oluşuyor insanda. Geçiyor ama zamanla.
Tabii ki şu açıdan çok şey kazandırıyor: Oyunu tartışmak, hayal ettiğin dünyayı ekibe anlatmak, tasarımcısından müzisyenine, oyuncusuna herkesi o rejinin diline getirmek... Sonuçta her şey sizin hayaliniz, sizin fikrinizden çıkıyor. Bu dünyayı kurmak, insanlarla ortaklaşmak ve fikri böyle hayata geçirebilmek, bazı şeylerden vazgeçmeyi öğrenebilmek çok şey katıyor insana. Oyuncu olarak da çok şey katıyor. Bazen çok emin olduğum şeylerin sahnede hiç işe yaramadığını görüyorum ve vazgeçmeyi öğretiyor mesela yönetmenlik. Bir arkadaşımın çok güzel bir lafı var, onu da tekrarlamak isterim. Yönetmenlik şöyle bir şey : Her şeye sen karar veriyorsun, harika bir şey. Her şeye sen karar veriyorsun, korkunç bir şey.
- Atıl bir mekânı Ara Sahne adıyla tiyatro dünyasına kazandıran kişilerdensiniz. Ara Sahne'nin nasıl bir misyonu var, sizden dinlemek isteriz.
Ya yapmak istediğimiz çok şey var ama yani o kadar değişik hisler içindeyiz ki. Şimdi bir kere burayı iyi ki yaptık. Mahşer-i Cümbüş kullanmış burayı çok uzun süre ama biz devraldığımızda böyle değildi. Sahne yükseltisi ve koltuklar vardı ama koltuk dizilişi bile böyle değildi. Elektrik sisteminden ışığına, müziğine, aşağıdaki fuayesinden tuvaletine tamamını yaptık. İyi ki yaptık. Burada bir tiyatro sahnesi var artık. Açıldığımızda büyük heyecanla başladık ve karşılık da bulduğunu düşünüyoruz aslında. İnsanlar bizi kısa sürede tanıdılar. Oyunlarımızı da sevdiler sağ olsunlar.
Biz de hiç durmadan oyun yapmaya başladık. Bakın geçen seneden beri 7 oyun yapmışız. Bizim gibi bütçelerle çalışan bir tiyatro için muazzam bir sayı bu. Deli gibi çalışıyoruz. Niyetimiz sürekli bunu yapmak. Başka şeyleri de hedefliyoruz. Sosyal olarak kendimize görev bildiğimiz şeyler var. Örneğin biz buraya 2010'lu yılların başlarında gelen tiyatro bölümü mezunu genç tiyatroculardık ve İstiklal Caddesi'nin her tarafı tiyatroydu. Ve ben bu tiyatro çevresini hiç tanımıyorken, İstanbul'da kimseyi tanımıyorken, bir yerlerde oyun izleyerek ekiplerle tanıştım; birilerine "audition" vererek, bir yerlerde oynayabildim. İnsanlar izlemeye geldi, bizi oyuncu olarak tanımaya başladılar. Oyuncu olduğumuzun farkına vardı birileri bizim yaptığımız işlerle.
Şu an böyle bir şey yapmak neredeyse olanaksız. Olanaksız olmasa da çok zor. Evet elbette oyun üretiyor insanlar. Hemen her şeyi ceplerinden karşılıyorlar ve bunun hiçbir karşılığı yok. Ara Sahne olarak burada, Taksim’in çölleşen tiyatro dünyasına alternatif bir alan yaratmak istiyoruz her şeyden önce. Bu ekiplerin buraya gelip oynamasına neden olmak en büyük gayemizdi zaten. Taksim'den kaçan tiyatro dünyasını tekrar buraya çağırmaktı. Bunlar çok büyük misyonlar da değil bize göre. Neden? Birileri bir şeyler yapabiliyorsa biz de bir şeyler yapabiliriz diye burayı açarken çok motive ettik kendimizi.
- Peki nasıl gidiyor?
İstediğimiz gibi gitmiyor tabii ki, ne yazık ki. Çoğu ekibin buranın kirasını karşılayabilecek kadar bile paraları yok. Ekonomi berbat durumda. Bilet satmaları çok zor. Çocuklar canını dişine takıyorlar devamlı oynayabilmek için. Bir süre sonra pek çok oyun 10 seyirciyi bile anca toplayabiliyorlar. Tiyatro seyircisi de sanki büyük salonlara kaçmış durumda. Zorlu PSM gibi. Anlıyorum, öyle tiyatrolara karşı olduğumuz için söylemiyorum bunları. Her türden, her boyuttan oyuna ihtiyacımız var. Ama mesela bir oyuna 2.5, 3 bin TL bilet parası verdikten sonra herhalde iki ay tiyatroya gitmemeyi tercih ediyor insanlar. Ve doğal olarak bizim gibi tiyatrolar gitgide çoraklaşıyor. Bunun dışında çok da kalabalığız. Okullar sürekli oyuncu üretiyorlar, İstanbul'a yolluyorlar. Ajanslar sürekli oyuncu üretiyorlar, İstanbul'a yolluyorlar. Buradaki kurs merkezleri de oyuncular üretiyorlar. Nerdeyse hiçbir karşılığı olmayan bir oyuncu, yazar, yönetmen ordusu var İstanbul’da. Çok üzücü bir durum bu. Genç sanatçıların, sanatçı adaylarının çoğu bunalımda ve ne yapacağını bilmez şekilde yaşar oldu.
Bizim bir görevimiz olması lazım, hepimizin. Birbirimize yardım etmek zorundayız. Ara Sahne'nin temel amaçlarından biri böyle bir alan yaratmaktı. Hâlâ öyle bir kaygımız var ayakta kalabilirsek. Bunu yapmak istiyoruz.
- Son dönemlerde kültür sanat dünyasında iktidar tarafından yapılan baskılar için neler söylersiniz?
Baskılar kırılır. Bir şekilde kırılacak. Kararlı durmaya devam edersek kırılır. Çünkü her şeyden önce bu iş bizim işimiz. Yani dev misyonlardan, işe sevgimizden falan öte, biz tiyatrocuyuz. Tiyatro yaparak para kazanan insanlarız. Evet ama, şu anda tiyatro yaparak, hatta dizi yaparak bile yaşamak neredeyse imkânsızlaşmaya başladı. Yani bir yaşam kavgasına döndü bu. Hayatımızı savunmak için bu kavganın içinde olmamız gerekiyor. Baskıların karşısında bildiğimiz şeyler var : Bir arada durmak, sanat içinde örgütlenmek ve üretmeye devam etmek.
Biz de öyle yapmaya çalışıyoruz, arkadaşlarımızı yalnız bırakmamaya çalışıyoruz. Tiyatrolarla omuzdaş olmaya çalışıyoruz. Sendikalarda, meslek birliklerinde haklarımızı öğrenmeye, öğretmeye çalışıyoruz. İkide bir birileri gözaltına alınıyor, birilerini çıkarıyor. Onları yalnız bırakmamaya çalışıyoruz. Ne anlatılır bilmiyorum, her taraf sorun
- Cem Yiğit Üzümoğlu yurtdışına çıkamıyor ve oyununu oynayamıyor...
Olacak iş mi şimdi bu? Cem'in işi bu. Bunu anlamanız lazım. Buradan para kazanıyor, buradan yaşıyor.
Yani neyi engellediklerinin farkındalar mı? Bir oyuncu görüşünü açıkça ifade ediyor. Karşılığında çalışma hakkını elinden alıyorsun, özgürlüğüyle tehdit ediyorsun ve gerekçen ne? Ve insan şunlara çok takılıyor. Örneğin "Yeni Doğan Çetesi" diye bir şey okuduk. Hepimizin nutku tutuldu. Bu canilere 3 yıl meslekten men cezası verildi. Tweet atan arkadaşlarımız 5 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor ya da bazen yiyor o cezayı. Olacak iş değil, bu akıl tutulması.
- Nasıl yorumluyorsunuz bu üslubu?
Bu bu şey demek. Dokunan yanar bize. Herkes dikkatli olsun demek. Ama nereye kadar böyle gidecek ki? Bir yerde bitecek. Biz de doğru yerde durmayı tercih eden insanlarız.
- Bu baskıların içerisinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanması, sonrasında öğrencilere ve eylemlere katılan yurttaşlara gösterilen muameleler de var. Ve o günlerde sanatçıların tutumu çok gündem oldu. Sizce sanatçılar nasıl bir sınav verdi?
Bir genelleme yaparsak, doğru yerde duranların sayısı arttı diyebiliriz bence. Olayın büyüklüğüyle de alakalı tabii ki. Olay çok büyük. O yüzden tepki de büyük oldu. Birçok olayda hiç ses çıkarmayan arkadaşlarımızın ciddi tepki verdiğini gördüm. Bu biraz da kavga pratiğiyle alakalı. Ömründe böyle konulara kafa yormamış ya da son beş yılda bir şeyleri düşünmeye başlayan insanlar; öfkeyle, duygusal olarak karşı çıkıyorlar, tepki veriyorlar. Ama devamında ne yapmaları gerektiğini bilmedikleri için öfkeleri onlara dert oluyor ve sessizleşiyorlar. Kötü niyet değil bu. Her zaman korkaklık da değil. Doğru örgütlenmenin içinde olsalar, daha çok yan yana dursalar belki çok daha etkili ses çıkarabilirler.
Ama evet, gördük, bir sürü insan sessiz de kaldı. Ben hep şöyle düşünürüm : Gerçekten ne yaşadığını bilmiyoruz kimsenin. O yüzden birine konuş, konuşma demek haddimize değil gibi hissederdim hep. Bu defa pek öyle hissetmedim, elimde değildi.
En başa dönüp hatırlayın olanı biteni. Çok büyük olaylar oluyor, gençler şiddet görüp tutuklanıyor. Mutlaka ses çıkarılmalı, gençlerin, demokrasinin yanında durulmalı. O nedenle genelde hep sessiz kalan birçok arkadaşımın tepki vermesi hoşuma gitti diyebilirim. Umutluyum diyelim onlar adına.
Şundan da rahatsızım: Ülkede ne olsa “bilmem kim oyuncu bir şey söyledi mi? Bilmem kim işte sanat camiasından konuştu mu, konuşmadı mı?” Konuşuyorlarsa, “niye konuştun?” Konuşmuyorlarsa, “niye konuşmadın?” Bütün ülkenin kimyasını değiştirecekmiş gibi, bu kadar beklenti çok tuhaf geliyor bana.
Bir kanaat önderi gibi değil, bir yurttaş olarak tepki vermesi gerekiyor insanların. Benim gördüğüm elinden geldiği kadar oyunculuk sektörü tepki veriyor haksız bulduğu şeylere. Neden mesela spor camiasına bu tantana olmuyor? O alanda çıt yok. Neden mesela oradan hiç kimseye bu saldırılar olmuyor? Bunu hep merak ediyorum. O yüzden mesela arkadaşlarımızı kızıyoruz, söyleniyoruz da, biraz da korumamız lazım.
- Sizin tutumunuz nasıl oldu sessiz kalanlara?
Kişisel olarak ben çok her olayda çok sıcakkanlı tepki veren biri olduğum için bu olayda şunu tercih ettim: Hiçbir şey demeyen ya da böyle günlük rutine devam eden arkadaşlarıma niye bir şey paylaşmıyorsun demek haddime değil. Ama ben de görmek istemedim onları. Dayanamadım, ne yapayım. Bu kadar alakasızlık bana fazla dedim. Takip etmekten vazgeçtiklerim oldu. Kim olduklarını, onları ne kadar sevdiğimi düşünmeden yaptım bunu. Ben kendi tepkimi böyle verdim. Bunun da bir önemi yok. Önemli olan bu haksızlığa karşı nerde olduğumuzu belli etmek. O yüzden şimdi siz de ne olur biraz bizi dövmeyi bırakın. Öfkenizi doğru yere yöneltin demek istiyorum tüm yurttaşlara. Cumhuriyet
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Türk halk müziğinin usta isimi Yavuz Top son yolculuğuna uğurlandı
Türk halk müziğinin usta ismi 75 yaşında hayatını kaybeden Yavuz Top için İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Bülent Ecevit Kültür Merkezi'nde anma programı düzenlendi. Törene, ailesi, ö...
Dünyaca ünlü şarkıcı, Justin Timberlake Türkiye'ye geliyor
Grammy ve Emmy ödüllü müzisyen Justin Timberlake, Türkiye'ye geliyor. Ünlü şarkıcı, 30 Temmuz'da İstanbul'da sevenleriyle buluşacak. Grammy ve Emmy ödüllü müzisyen Justin Timberlake, 2025...
"Vanya Dayı", Üsküdar Tekel Sahne'de prömiyerini gerçekleştirdi
İstanbul Devlet Tiyatrosunun yeni oyunu "Vanya Dayı", Üsküdar Tekel Sahne'de prömiyerini gerçekleştirdi. Dünyaca ünlü yazar Anton Çehov'un tiyatroda en çok sahnelenen ve sinemaya uyarlana...
Prens Harry'den sürpriz açıklama! Kraliyet ailesinden ne yanıt gelecek?
Kraliyet Ailesi’yle ilişkileri, eşi Meghan Markle ile birlikte 2020 yılında resmi görevlerinden çekilip ABD’ye taşınmalarının ardından gerilmişti. Çiftin, Kraliyet ailesine yönelik eleşti...
Burcu Biricik, Bakan Ersoy'un kararına ateş püskürdü!
Bolu’da 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınına ilişkin bilirkişi raporunda Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘birinci derecede sorumlu’ gösterildi. Ancak iddialara göre Bakan Ersoy, bakan...
Müjde Ar'ı oynayacak isim belli oldu... Bir araya geldiler
'Adile' filminde Müjde Ar'ı canlandıracak olan Seda Bakan, role hazırlık sürecinde usta oyuncuyla bir araya geldi. 'Hababam Sınıfı'nın elinde okul zili koridorlarda koşturan 'Hafize Ana's...
Uluslararası Mimarlık Sergisi bu yıl 10 Mayıs’ta başlıyor
Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi 10 Mayıs’ta kapılarını açıyor. Bienalin Türkiye Pavyonu’nda yer alan ‘Yerebasan’ ziyaretçileri genellikle göz ardı edilen bir kaynak olan top...
Bu hafta 11 yeni film vizyonda!
Türkiye’de bu hafta sinemaseverleri dopdolu bir vizyon listesi bekliyor. Komediden aksiyona, biyografiden bilim kurguya kadar 11 yeni film vizyona giriyor. Florence Pugh, Sebastian Stan, ...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Universal: 'Sezen Aksu'nun tüm şarkılarını satın aldık'
Müzik sektörünün önde gelen şirketlerinden Universal Music Group (UMG), şarkıcı Sezen Aksu'nun müzik kataloğunu satın aldı. Anlaşma ile birlikte Aksu'nun tüm şarkılarının yayınlanma, senk...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Vücudunuz paslanmasın
Hızlı yaşlanmanın gizli nedenlerinden biri olan oksidatif stresin hücrelere hasar verip, vücudu adeta paslandırdığını belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Uludüz, bu sorunla başa çıkma yollarına dikkat çekti.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.