İhalede İkinci Perde Şoförler Sokağa Çıktı

Ege’nin Sesi-Ali Arda PERK/ Geçtiğimiz günlerde sivil kıyafetleri ve kırmızı şapkalarıyla ihalesi sürecine tepki göstermek için eyleme başlayan işçiler bugün de Deniz Feneri’nin önünden başlayan Büyükşehir Belediyesi’nin önünde biten binlerin katıldığı bir eylem düzenledi.

Basmane’den Konak’a

Birçok sendikanın da destek verdiği eylemde, aileleriyle birlikte gelen şoförler ve destekçileri Basmane’de bulunan Deniz Feneri’nin önünden saat 15:00’te yürüyüşe başladı. Eski CHP İl Başkanı Tacettin Bayır’ın da aralarında bulunduğu kalabalık Fevzi Paşa Bulvarı’ndan yürüyerek Konak’ta bulunan Büyükşehir Belediye Binası’nın önüne geldi.

DİSK ve Genel-İş Genel Başkanı Erol Ekici İzmir Büyükşehir Belediyesince yapılan ihale ile ilgili bir basın açıklaması yaptı.

Ekici ‘’Bugün burada işçi simsarı şirketlerin göz koydukları, soframızdaki ekmeğimizi çocuklarımızın geleceğine yani alın terimizi savunmak için bir araya geldik. İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğünün açmış olduğu 3317 otobüs şoförü ve teknik personeli kapsayan hizmet alım ihalesinde Etkin-İdeal ünvanlı taşeron ortaklığı, Belediye iştiraki olan İZELMAN şirketinden daha düşük teklif verdi.

Bu Ortaklar Bir Yerlerden Tanıdık

Bu taşeron ortaklığındaki şirketler incelendiğinde ortakların Zekeriya Karaman, İsmail Karahan ve Mustafa Çelikolduğu görülüyor. Peki bu isimler neyi ifade ediyor diye sorduğumuzda karşımıza Beyaz Holding, Kanal 7 Televizyonu ve Deniz Feneri çıkıyor. Yani AKP’li belediyelerden aldığı ihalelerle palazlanıp şimdi büyük bir sermaye gücüne ulaşan bir holding, yine AKP’nin borazanlığını yürüten bir medya kuruluşu ve adı milyonlarca avro yolsuzlukla birlikte anılan sözde bir yardım derneği.

Beyaz Holding bundan 3 yıl kadar önce dahil olduğu bir ihaleyi örnek olması için sizlere hatırlatmak istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İzmir’deki İZELMAN’a benzeyen BİMTAŞ adındaki belediye şirketinde çalışan bine yakın itfaiye eri sendikalı oldu. Belediye Başkanı Kadir TOPBAŞ işçilerin sendikalaşmasından memnun kalmaz ve 2009 yılı sonunda açılan itfaiye eri ihalesini bu defa BİMTAŞ değil de Lapis-Makro adındaki bir taşeron ortaklık alıverir. Yani biraz önce sözünü ettiğimiz BEYAZ HOLDİNG'in şirketleri. Sonra Belediye Başkanı işçilere ya bu taşerona girer ve çalışmaya devam edersiniz ya da işten atılırsınız, seçim sizin der.

Taşeron şirket ise itfaiyeci işçilere işe başlamadan önce bir sözleşme imzalamaları gerektiğini söyler. Bu sözleşmede yer alan maddelerden birkaçı şöyledir;

Personel Büyükşehir sınırları içindeki projelerinden temizlik, garsonluk, resepsiyon görevlisi ve bunun gibi herhangi birinde muvafakati aranmaksızın geçici veya daimi olarak görevlendirilmeyi kabul ve taahhüt eder. İhale sözleşmesinin asıl işverence süresinden önce feshi halinde doğal olarak işbu sözleşme tazminatsız ve bildirimsiz olarak sona ermiş sayılır.

Personel asıl işverenin işyerlerinde toplu iş sözleşmesi, personel kanunları veya ilgili diğer mevzuat hükümlerince belirlenen her türlü mali haklar ile sosyal yardımlardan yararlanmaya hiçbir durumda hak kazanamazlar.

İşte taşeron şirket tarafından işçilere dayatılan bu sözleşme maddeleri keyfi, kuralsız ve güvencesiz çalışma düzeninin yani kölelik düzeninin yani taşeron çalışma sisteminin ibret verici bir belgesidir.

Beyaz Holding isimli bu organize oluşum İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak işçiler üzerinde oynadığı bu oyunları şimdi de İzmir Büyükşehir Belediyesinde sergilemek istemektedir. Ancak bu holdingin yanıldığı temel bir şey var; Burası İstanbul Büyükşehir Belediyesi değil, burası İzmir Büyükşehir Belediyesi.

Öte yandan, AKP hükümeti döneminde, gerek özel sektörde gerekse kurallı çalışmanın kalesi sayılan kamuda taşeronluk ve güvencesiz istihdam biçimleri hızla yaygınlaştı. Başta belediyeler olmak üzere eğitim ve sağlık sektöründen KİT'lere kadar pek çok alanda emekçiler en ağır şartlarda ve güvencesiz çalışma yaşamına dahil oldular.

Sömürünün Sorumlusu AKP’dir

Yüzbinlerce kişi kamu personeli sınavlarında kadrolu bir iş için çaba sarfederken, kamuda istihdamın önemli bir kısmı, güvencesiz, kuralsız çalışma biçimleri ve hizmet alımı yani taşeron yolu ile sağlandı.

Bugün belediye hizmetlerinde çalışan yüzbinlerce işçiyi taşeron şirket cenderesinde sendikal ve sosyal hakları olmadan çalışmaya zorlayan bir düzen söz konusudur.

Şu konuyu açıklıkla ifade ediyoruz: Belediyelerde taşeronlaşmayı zorunlu hale getiren AKP Hükümetidir. Yani taşeron şirket cenderesinin ve vahşi emek sömürüsünün doğrudan sorumlusu AKP Hükümetidir.

Taşeron firmalarda çalışan işçilerin ezici çoğunluğu vahşi çalışma koşulları içinde en temel sosyal güvenlik haklarından bile yoksundur.

Bugüne kadar sayıları çok olmasa bile bazı belediyelerimiz belediye hizmetlerinde çalışan işçileri taşeron cenderesinden kurtarmak ve vahşi emek sömürüsüne karşı durmak kararlılığı içinde ellerini taşın altına koyarak bu sömürü düzenine karşı durdular, risk aldılar, kimi zaman da bedel ödediler.

Bedel ödenmeden hak elde edilemeyeceğini, sömürü düzenine karşı mücadele etmeden kazanım elde edilemeyeceğini gayet iyi bilen bir Sendika olarak başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere bu mücadeleyi sebatla ve kararlılıkla veren belediyelerle ortak tavır aldık, dayanışma içinde olduk. Bundan sonra da bu tavrımız devam edecektir.

Bu mücadelede hiç kimseden korkumuz yoktur; bedeli ne olursa olsun haklarımız için mücadeleye hazırız.

Bu aşamada İzmir Büyükşehir Belediyesinin bugüne kadar ki kararlı duruşunu sürdürmesini ve belediye hizmetlerini ne idüğü belirsiz, niyeti bozuk ve sermaye gücünü emek sömürüsünden, işçi simsarlığından elde etmiş ve bizce gayrimeşru olan piyasa şirketlerinin insafına ve yönetimine bırakmamasını talep ediyoruz.

Üstelik konusu "otobüs şoförü" olan bu ihalenin, 3317 gibi çok yüksek sayıda şoför ihtiyacını içermesi, belediye otobüsü şoförlüğünün zorlukları yanında İzmir gibi büyük ve karmaşık bir kentte otobüs şoförlüğü yapmanın kendine has güçlükleri ve bu nedenlerle ciddi bir deneyim gerektirmesi birlikte düşünüldüğünde, sadece İzmirlilerin can ve mal güvenliği için taşıdığı tehlikeler nedeniyle bile bu ihalenin İstanbul'dan gelen bir şirkete teslim edilmemesi gerekir.


 

Seyirci Kalmamaya Kararlıyız

İzmir Büyükşehir Belediyesi, zulme, adaletsizliğe, karanlığa, yobazlığa, sömürüye direnen bir kentin belediyesidir. İzmir'in bu kimliğine, direnen kent kimliğine sahip çıkılmasını istiyoruz. Biz Deniz Feneri türünden örgütlenmelerin İzmir işçisinin alın teri, emek gücü üzerinden zenginliklerine zenginlik katmalarına, İzmir halkının onmilyonlarca lirasının bu şaibeli sermaye grubuna göz göre göre akıtılmasına seyirci kalmamaya kararlıyız.

Belediye hizmetlerinde vahşi emek sömürüsü anlamına gelen, işçilerin evrensel sendikal haklarını ortadan kaldıran taşeronlaştırmaya temelinden karşıyız.

Taşeronlaştırmayı Türkiye işçi sınıfının gündeminden kaldırmak boynumuzun borcudur’’ dedi.

Basın bildirisinin ardından kalabalık halaylar çekerek, şarkılar söyleyerek alanı terk etti.
 

Disk ve Genel-İş Genel Başkanı Erol Ekici'nin...