
‘Darbeciler kadın sesi istemiyor...’
1960’ların özgürlük rüzgârıyla TRT’de görev alan kadın radyocuların sansüre, sürgünlere ve darbelere karşı mücadelesini anlatan Biz Radyoyu Çok Sevdik belgeseli, kişisel arşiv görüntüleri ve tanıklıklarla bir dönemin Türkiye’sine ışık tutuyor. Ayvalık’ta izleyicileri gözyaşlarına boğan yapımın dijital platformlarda da yayınlanması bekleniyor.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), 1 Mayıs 1964’te özerk bir kamu kuruluşu olarak radyo yayınlarına başlamıştı. Tam da 1961 Anayasası’nın özgürlük rüzgârlarının estiği yıllar...
TRT’nin kuruluşu sırasında açılan sınavlara binlerce kişi başvuruyor, sadece belli aşamaları başarıyla tamamlayan kişiler kuruma girebiliyordu. Bu büyülü yeni teknolojinin etkisi çok kısa sürede Türkiye’nin tüm kılcal damarlarına yayıldı, artık herkes bu “sihirli kutu”nun başından ayrılmıyor, pür dikkat onu dinliyordu. Radyocular bir köye gittiğinde bir yıldız gibi karşılanıyor, komşu köylerden bile insanlar onları görmeye geliyordu. Bu sırada kendilerine gönderilen mektuplar ise çuvallarla TRT’ye taşınıyordu.
O sınavlar sonucunda TRT’ye giren spiker ve prodüktörler arasında çok sayıda kadın da vardı. Kurum içinde “cici kız” diye anılan bu kadınların pek de kendilerinden beklenen şekilde “cici” olmadıklarının ortaya çıkması pek uzun sürmeyecekti. Çünkü Türkiye, sonraki 20 yılda “gerici” iki darbeyle sarsılırken bu kadınlar hem darbecileri hem de kadın düşmanı erkekleri “yıldıracaktı.”
“Biz Radyoyu Çok Sevdik” belgeseli, özel arşiv kayıtlarını güncel söyleşilerle birleştirerek farklı dönemlerde TRT’de çalışmış bu kadınların seslerini bir araya getiriyor. Özellikle 70’lerde görev yapmış radyocu kadınların kişisel öyküleri arka arkaya sıralanırken Türkiye’de bir dönemin kitle iletişim aracı olmuş radyonun hikâyesi, o yılların Türkiye’sinin resmini de çiziyor.
Bugünkü sansür ve baskı ortamını anımsatan belgeselin Ayvalık Uluslararası Film Festivali’ndeki gösteriminde izleyicilerin gözyaşlarını tutamamasının bir nedeni de bu. Ancak gösterim sonrası sahneye çıkan, filmde de konuşmaları yer alan eski radyocuların üstüne basa basa söylediği bir şey var: “O zamanlar iyi günlerimizmiş.” Çünkü o zamanlarda da hamile halleriyle, yeni doğmuş bebekleriyle sürgüne gönderilen, görev yeri değiştirilip radyo yayıncılığından “bayındırlığa” verilen bu kadınlar, uzun yıllar uğraşsa da davalarla kendi işlerine dönebilmiş. Kurumlarda hâlâ bu adaletsizliklere kötü gözle bakanlar ve kendilerine destek olanlar varmış.
ÇENGEL/ENGELS
Belgeselde anlatılıyor: Televizyonda kadın sesi istenmediği için radyoculuk yapmak zorunda kalmışlar. Büyük sanatçılara sansür uygulandığına tanık olmuşlar. “Ordu’nun dereleri” türküsü bile sakıncalı bulunmuş. Türkçeye uygun sözcüklere yukarıdakiler alerji geliştirmişler; “yaşam” kelimesinin üstü çizilmiş, yerine “hayat” denmiş, “sözcük” yerine “kelime” yazılması zorunlu tutulmuş, böyle uzun bir sansür listesi yapılmış. 1980 darbesinden sonra “Darbeciler kadın sesi istemiyor” diye sürülmüşler. Radyoculardan biri gülerek anlatıyor: “Çengel diyemezdik çünkü Engels olarak anlaşılır diye korkuyorlardı.”
Yine de yılmamışlar, “Mücadele bizi diri tutuyordu. Kamu yayıncılığını doğru bir şekilde, her saniyesini ülkenin yararına olması için yaptık. Eğer onların dediği şekilde yapsaydık anayasaya aykırı olurdu” diyorlar. Sansüre karşı zekice yöntemler geliştirmişler, bir cümle yasaklandıysa o cümleyi farklı kelimelerle aynı anlama gelecek şekilde yazmışlar. En önemlisi de örgütlenmiş ve TRT’nin özerk kalması için uğraşmışlar. Belgeselde TRT arşivi görüntüleri yerine kişisel arşivlerden görüntüler yer alıyor çünkü TRT, eski çalışanlarının kendi programlarının kullanımı için bile yüksek telif bedelleri istemiş.
“Biz Radyoyu Çok Sevdik” belgeselinin çıkış noktası “Türkiye Tarihinde Kadın Radyocular” başlıklı sözlü tarih projesi. Dünden bugüne bir ayna. İlerleyen zamanlarda dijital platformlarda da yerini alması bekleniyor.
Belgeselin yönetmenleri Nazan Haydari, Özden Cankaya ve Cem Hakverdi. Yer alan isimler ise şöyle: Aylin Özmenek, Bengül Erdamar, Demet Kayıran, Gülsevil Tüzün, Günseli Akol, İnci Gürbüzatik, Melek Dener, Müveddet Anter, Nursel Duruel, Özden Cankaya, Selma Özgökmen Özinanır, Şebnem Savaşçı, Tuba Ayberkin.
Cumhuriyet
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Sovyetler'in Eurovision'u geri geliyor
Rusya, Sovyetler Birliği döneminde Eurovision’a alternatif olarak başlatılan Intervision Şarkı Yarışmasını yeniden hayata geçirdi. İlk kez 1960’larda düzenlenen ve Soğuk Savaş döneminin k...
İzmir’de arabada film keyfi
İzmirli sinemaseverler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Yeniden Sinematek Arabada Film Keyfi etkinliği ile yeniden buluştu. Araçlarıyla birlikte İnciraltı Süleyman Demirel Meydanı’na gele...
İsrail'in Türkiye'den yıllardır istediği eser
İstanbul'da Arkeoloji Müzesi'ndeki bir tarihi eser, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 15 Eylül'de yaptığı açıklamayla yeniden gündeme geldi. Netanyahu Kudüs'te düzenlenen bir toplan...
''Kalbim Gazze’nin acı çeken halkıyla''
18. İstanbul Bienali’nin açılışında konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, Gazze’de yaşanan acılara dikkat çekerek “Dualarım ve düşüncelerim onlarla” dedi. İstanbul Kültür S...
Zor şartlarda festival
5. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali tamamlandı. Festival kapsamında çeşitli dallarda ödüller sahiplerini buldu ve etkinlik İzmir’in kültür hayatına katkı sundu. Kültürlerarası S...
Ayvalık’ta ‘Kendine özgü bir festival’
Seyir Derneği ve Ayvalık Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen festival, açılış filmi “Manevi Değer / Sentimental Value” ile başladı. Bu yıl “Yeni Bir Yönetmen” ödülünü Doğuş Algün kazandı. ...
Genç piyanist Eren Parmakerli'nin büyük başarısı
2011 doğumlu piyanist Eren Parmakerli, Uluslararası Konçerto Yarışması’ndaki birinciliğiyle 26 Eylül 2025’te Ulm Stadthaus’ta Beethoven’ın 1 No’lu Piyano Konçertosu’nu seslendirecek. Karl...
'La Casa De Papel'in Tokyo’su Ursula Corbero anne oluyor
“La Casa De Papel”in yıldızı Ursula Corbero, 9 yıllık sevgilisi Chino Darin’den ilk bebeğini beklediğini duyurdu. 35 yaşındaki oyuncunun hamilelik pozu sosyal medyada büyük ilgi gördü. Bi...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Lvbel C5'ten Mustafa Sandal'a: Eskisin, defol
Temmuzda Harbiye Açıkhava'da konser veren popçu Mustafa Sandal, 'Aşkına Destan' şarkısını seslendirdikten sonra rapçi Lvbel C5'in 'Havhavhav' şarkısına gönderme yaparak şunları söylemişti...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Grip, covid ve zatürre gibi hastalıklara karşı...
Mevsimsel değişiklikler sağlığımızı olumsuz etkiler ve bir uyum sürecini gerektirir. Güneş ışınlarının; havanın neminin, sıcaklığının, basıncının değişmesiyle bağışıklık sistemi yetersiz kalır ve hastalıklara eğilim artar.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.